Genelkurmay Başkanlığı, Anıtkabir internet sitesinde açıklayıcı notların yer aldığı ‘Sanal müze' oluşturdu.

BÜYÜK Önder Atatürk'ün ebedi istirahatgahı Anıtkabir, artık internet ortamında da gezilebilecek.

Genelkurmay Başkanlığı, Anıtkabir internet sitesine buraya ait fotoğraflar ve açıklayıcı notların yer aldığı ‘'sanal müze'' oluşturdu.
Sanal müzede, Anıtkabir'in dış mekanları, Atatürk'ün özel eşyaları ve Atatürk özel kitaplığı bulunuyor.

Sanal müzeye, http://www.tsk.mil.tr/anitkabir/sanal_muze/index.html internet adresinden ulaşılabilecek.

Ne "A" olması gereken yerde, ne "K", ne de "S"...

Dizüstü bilgisayarımın kapağını her açtığımda, "3" harfi tam ortaya kurulmuş, sanki alay edercesine bana bakıyor Gözlerimi kaçırmak ne mümkün? Tam ortaya kurulmuş, hak etmediği mevkiye güçlü bir tanıdığı sayesinde, emek sarf etmeden gelenlerden biri gibi... Orada olması gereken, en çok işimize yarayan "A" harfi, saygısızca bir kenara itilmiş. Oysa yapılan araştırmalar gösteriyor ki; "A" harfini "J" harfinden yaklaşık 1000 kat fazla kullanıyoruz. Şaka gibi değil mi?

Türkçemize en uygun klavye olan "F Klavye" neredeyse tarih olmak üzere... Önemsiz gibi görünüyor değil mi? Ne kadar önemli olduğunu, araştırmamızı okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız...

Şu an bilgisayarlarımızda kullandığımız klavyelerle tanışıklığımız eskiye dayanır. Bugünküler nasıl sessiz sedasız yazıyorsa, daktilolarla birlikte hayatımıza giren eski klavyelerimiz o kadar ahenkli seslere sahipti. Üst tuş sırasının ilk harfiyle anılan klavye tiplerinde ilk önce Fransızların "A klavye"sini kullandık, onları hatırlamak için epeyi yaş almış olmak gerek. A klavyede, harflerin dizilimi Türkçeye uygun değildi. Daktilo kullanımı arttıkça yazmayı kolaylaştırmanın yolları aranmaya başlandı. Hele bir kişi, İhsan Sıtkı Yener, bu işe baş koymuştu. 1930'lu yıllarda, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmamış, değişik harf dizinleriyle oluşturulmuş yabancı daktilo klavyeleriyle çalışma sıkıntılarını giderme konusunda çalışmalarına başlamıştı. Daktilo konusunda eğitimli bir insandı.

Yener, 1925 yılında Afyon'da doğmuş, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ni 1946 yılında bitirdi. 1946'da Sultanahmet Ticaret Lisesi'nde Stenografi, Daktilografi ve Meslek Dersleri öğretmenliğine başladı. 1955-1956 yıllarında Ticaret (ve Turizm) Yüksek Öğretmen Okulunun, 1959-1965 yıllarında ticaret liseleri ve sekreterlik okullarının yönetmelik ve müfredat programlarını hazırlayarak kuruluş ve geliştirme faaliyetlerine katıldı. 1957'de gittiği ABD'de New York Üniversitesi'nde, "Business Administration" bölümünde Ölçme ve Değerlendirme'de master; 1958'de aynı üniversitenin "Business Education" bölümünde Eğitim Metotları, Araştırma-Geliştirme'de doktora yaptı.

TAM BİR TÜRK STANDARDI

İhsan Sıtkı Yener, 1946'dan itibaren Türk dilinin özelliklerine uygun, standart bir klavye geliştirilmesi için resmi makamlara yazılar yazdı. Onlardan "Bilimsel bir klavye yapın, sizin yaptığınızı kabul edelim" cevabını aldı.

İhsan Sıtkı Yener başkanlığında, yabancı uzmanların da bulunduğu bir komisyon kuruldu. Türkçede kullanılmakta olan tüm kelimelerin istatistiği, TDK kılavuzundan yararlanılarak çıkarıldı. 29 934 kelime içinde hangi harften kaçar adet bulunduğu tespit edildikten sonra, parmakların fiziksel güçleri ve hareket özellikleri esas alınarak harf tuşlarının sıralaması yapıldı. Ellerin kullanım yüzdesi de hesaba katılarak yapılan klavyede sol el, yaklaşık yüzde 49, sağ el de yüzde 51 oranında kullanılacak şekilde harfler yerleştirilmişti. Türkçenin fonetik özelliğine uygunluk açısından sesli harfler sol elde toplandı.

Bu yeni uygulamaya devlet de destek verdi. Bilimsel temellere dayalı ölçünlü bir Türk klavyesi geliştirilmesi amacıyla oluşturulan "F klavye", 20 Ekim 1955'te "Standart Türk Klavyesi" olarak onaylandı. F Klavye, 1963 yılında "Bundan sonraki ithalat, standart Türk klavyesine uygun olacak" maddesiyle Gümrükler Kanunu'na eklenmiş, 1974 yılında da Türk Standartları Enstitüsü tarafından "zorunlu standart" olarak kesinleştirilmişti.

ELİMİZE, DİLİMİZE EN UYGUN KLAVYE

" F klavye" hazırdı. Türkiye'de o zaman 40 bin kadar yazı makinesi vardı. Türkiye'nin geleceği düşünülürse bu, gözden çıkarılmayacak bir rakam değildi. Türkçeye en uygun tuş dizilimi olan F klavye (pek çoğunun dediği gibi "Ef klavye" değil, harflerin Türkçe okunuş biçimine göre "Fe kılavye") uzun çalışmalardan sonra daktilolarda en kolay, en hızlı ve hatasız yazı yazmak amacıyla üretilmişti.

Türkçede çok sık kullanılan seslerin karşılığı olan harfler "F klavye"de kolayca ulaşılabilecek yerlere yerleştirilmişti. Türkçedeki harflerin kullanılma oranlan, ünlü-ünsüz ses ilişkileri, hece ve söz yapısı, parmakların kuvvet, yetenek ve işleklikleri göz önünde bulundurularak üretilmişti. Türkçe sözlerde çok sık kullanılan seslerin karşılığı olan harfler, bu klavyede en kolay ulaşılabilecek yerlere serpiştirilmişti. Türkçenin sesçil (fonetik) özelliğine uygunluk açısından F klavyede sesli harfler sol elde toplanmıştır.

Yaklaşık 30.000 Türkçe sözün ölçü alındığı bir değerlendirmede Türkçede en çok kullanılan harfler olan, "A" 26.323, "E" 16.308,"K" 13-542, "İ" 13.384, "M" 11.263, "L" 10.496, "T" 9.669, "R" 8.698 kez geçmekteydi. Bu oran göz önünde bulundurularak söz konusu harfler, F klavyede yerlerini almıştı. Bilgisayarlarla birlikte hayatımıza "O. klavye" girdi. O. klavyede en çok kullandığımız harfler, tabiri caizse, klavyenin en ücra köşelerine dağıtılmıştı. "A" harfi sol elin serçe parmağına düşmüştü, en zayıf halka. Buna karşılık, Türkçede 30.000 sözde sadece 125 defa geçen ve en az kullanılan harf olan "J", O. klavyede Türkçede en fazla kullanılan ünsüzü olan "K" harfinin yerine kurulmuştu.

1956'dan itibaren uluslararası daktilografi yarışmalarında Türkiye 28 defa dünya birincisi olmuş ve 14'ünde de dünya rekorunu kırmıştır. Türkçede genel olarak sessiz harfler ve sesli harfler kelime / cümle içinde hemen hemen eşit sayıda bulunduğu için, klavye bu harfleri her iki ele de eşit miktarda dağıtır. Her iki elimizin en çok çalışan 3'er parmağına denk gelen tuşlardaki harfleri yüzde 45 oranında kullanmak varken, neden bizim için daha zor ve yavaş yazmayı sağlayan İngiliz dilinin Q. klavyesini kullanalım? Dünyada bir yazı birliği sağlamak gibi gerekçeler, burada anlamını yitiriyor. Dil birliği yoksa yazı birliği de olmaz. F klavye sistemini iyice öğrenen bir kişi, önünde O. klavye bile olsa, onu "ayarlar"dan F klavyeye çevirip kullanabilir. Tıpkı daktilo kuşağı olarak niteleyebileceğimiz büyük bir kesimin bugün yaptığı/ yaptığımız gibi...

A KLAVYENİN TARİHÇESİ

Dünyada Q. klavye olarak bildiğimiz tuş dizilimi aslında daktilonun icat edildiği ilk günden beri değişmedi. Neden tuşların bu şekilde dizildiği konusunda çeşitli rivayetler olmasına rağmen şimdilik en yaygın kabul gören hikâye şu: Yazı makinesinin mucidi olan Christopher Latham Sholes, 1867'de cihazın patentini alarak ilk çalışan örnekleri ortaya koyduğu zaman cihazın tasarımından kaynaklanan mekanik bir sorunla karşılaşır. İcat ettiği yazı makinesinin, harfleri kâğıda basmak üzere kullandığı mekanik harf kolları, kapalı bir kutunun içinde yer almaktadır ve iki kol birden kâğıda doğru havalanınca içerde sıkışmaya neden olmaktadır. Sholes bu problemin çözümü için, kullanıcının yazım hızını yavaşlatmak üzere harflerin yerlerini alabildiğine karıştırarak en çok kullanılan harfleri elin en zor ulaşabileceği yerlere yerleştirmeyi uygun görür ve Q. klavye adını verdiğimiz harf dizilimi ortaya çıkar. O. klavye 1873'te daktiloların hızlı yazma nedeniyle sık sık bozulmasına çare olarak bir mühendisliğe aykırılık abidesi olarak geliştirilmişti. En çok kullanılan harfler klavyenin her sırasına dağıtılmış, çoğunluk oluşturan sağ elini kullanan insanlar, zayıf ellerini çok kullanmak zorunda kalmıştı. İlginçtir amaç, daktilo kullananları olabildiğince ağır yazmaya zorlamak, böylece daktilo makinesinin ömrünü uzatmaktı. Bilgisayarlar çıkıp da tuşların hızlı yazma nedeniyle bozulma sorunu ortadan kalktığı zaman bile, O. klavye yaygınlaştığından bu standart korundu.

Aslında O.klavye, İngilizceye de uygun değildir. Q. klavyenin daha iyi alternatifleri olabileceğini düşünenler çıkmıştı. Örneğin Washington State Üniversitesinden Prof. Dr. August Dvorak, 1932 yılında İngilizcede çok kullanılan harflerin klavyenin en kolay ulaşılabilir yeri olan orta sırasına toplandığı bir klavye dizilimi önerdi. Dvorak'ın araştırmalarına göre, sekreterlerin parmakları gündelik yazı işleri sırasında Q. klavyede 16 mil yol alırken Dvorak klavyesinde sadece 1 mil yol almaktadır. Ancak daktilo yazanların Q. klavyeye olan mevcut alışkanlıkları, üreticilerin itirazı ve piyasanın Q klavye tarafından çoktan istila edilmiş olmasına; 40 milyon daktilonun değiştirilme maliyeti de eklenince Dvorak'ın klavyesi yayılamadan kaybolup gitti.

F VE a KLAVYELERE YÖNELİK BİZDEN ELEŞTİRİLER

Q Klavyenin evrensel olduğu fikrine, yazar Yurtsan Atakan şu güzel cevabı veriyor: "Hıncal Uluç'un 'Q! savunusunda kullandığı temel argümanlardan biri de aynı yanılgıya dayanıyor. Dünyanın 'O1 klavye kullandığını söyleyen Hıncal Uluç'a göre, yurtdışına gittiğinizde deli danalar gibi 'F' klavye arayıp bulamazsınız; hâlbuki '(X klavye kullanıyorsanız sürü sebil klavye emrinize amadedir. O zaman 'F'yi atın, baştan 'Q! kullanın. Aynı mantıkla iyisi mi biz Türkçeyi toptan başımızdan atalım. Öyle değil mi ya, yurtdışına çıktığımızda derdimizi anlatacak Türkçe bilen biri arayıp bulamayacağımız, İngilizce bilseydik sürü sebil kişiyle iletişim kurabileceğimize göre Türkçeyi atalım, resmi dil olarak baştan İngilizceyi kabul edelim. Benim bu konuda eklemek istediğim bir husus şudur: F klavye kullananlar genellikle bakmadan yazabilir. Bu durumda sadece VVindovvs'ta klavyeyi 'F'ye çevirmek yeterli olur. Bu bizi dünyadan koparmaz, öyle olsaydı Latin alfabe kullanmayan ülkeler dünyadan kopmuş olurdu."

F KLAVYE ÖZGÜVEN, Q. KLAVYE TESLİMİYET SEMBOLÜDÜR

HP Türkiye Genel Müdürü Şahin Tulga, SAP Teknoloji Günleri 2003'te Amerika'da aldığı eğitim sürecinden bahsederek düşünme eyleminin daima ana dilde yapıldığını, bunun yaratıcılık ve özgüveni tetikleyeceğini, Türkçe için özel olarak geliştirilmiş 'F" klavyenin de bu ana çıkış noktası nedeniyle özellikle kullanılması gerektiğini savunmuştur.

Bilgisayar kullanımındaki verimsizliğin en büyük etkeni İhsan Yener'e göre Q. klavyedir:

"Türk dilinin özelliklerine göre on parmakla bakmadan klavye kullanma yöntemi için, çok verimli bir 'Standart Türk Klavyesi' 1955 yılından beri resmen var olduğu halde, İngiliz dili için 130 yıl önce (on parmak yönteminin bilinmediği çağda) belirlenen ve Türkçedeki binlerce sözcüğün yazılmasına olanak vermeyen "American Standard Code for Information Interch-ange (ASCII) klavye, dünya standardı zannedilmiştir. Türkçeye has 7 harfin, en kullanışsız yerlere bilinçsizce yerleştirilmesiyle oluşturulmuş klavyeyi de O. Türkçe standardı olarak kabullenen kullanıcıların bu hususta bilinçsiz oluşları, bilgisayar kullanımındaki verimsizliğin en büyük etkeni olmaktadır."

Şimdi, bilgisayarınızın başına geçtiğiniz zaman, eğer Q. klavye kullanıyorsanız, serçe parmağınız A harfine basarken her zorlandığında "bu benim klavyem değil" diye düşünün. Ne A olması gereken yerde, ne K, ne de S... Yalnızca L ve P, F klavyedeki yerlerinde. Zaten bu klavye, bizden değil. Önce bunu kabul etmek gerek...

Bizim için ciddi araştırmalar sonucu oluşturulmuş, sistematize edilmiş bir F klavye varken, Q. klavye, bizi bize ait bir değerden daha uzaklaştırıyor.*

*Bu araştırmada, Genel Ağ'daki "www. forum.donanimhaber.com" ile "www.şampiyon- kurslari.com.tr" sitelerinden ve Türk Dil Kurumu Dergisi, sayı: 683'teki Belgin Tezcan AKSU imzalı yazıdan yararlanılmıştır.( Araştırma: Ahmet Öztarhan, Dil ve Edebiyat Dergisi)

Türk dünyasının önde gelen şairlerinden Azerbaycanlı Bahtiyar Vahabzade 84 yaşında hayatını kaybetti. Ünlü şairin Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de bulunan evinde vefat ettiği bildirildi.

Hayattayken Türk dünyasının yaşayan en büyük şairlerinden biri olarak nitelenen Vahabzade, uzun süredir hastaydı. Azeri şair için yarın Bakü Devlet Üniversitesi'nde veda töreni yapılacağı öğrenildi.

BAHTİYAR VAHABZADE KİMDİR?

Bahtiyar Vahabzade, 16 Ağustos 1925 tarihinde Azerbaycan'ın Şeki kentinde doğdu. 9 yaşında ailesiyle beraber Bakü'ye taşınan Vahabzade, ilk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. 1947 yılında Bakü Devlet Üniversitesi Filoloji Bölümü'nden mezun olarak aynı bölümde öğretim üyesi olarak ders vermeye başladı. 1964 yılında tamamladığı Samet Vurgunun Hayat ve Yaratıcılığı isimli monografisi ile filoloji doktoru ünvanını aldı. 1980 yılında Azerbaycan İlimler Akademisi üyeliğine seçilen Vahabzade, 1990 yılında emekli olana kadar üniversite de ders verdi.

Çok sayıda ilmi kongrelere katılan, seyahatler yapan Vahabzade, Almanya'daki Türk işçileri üzerinde araştırma ve incelemeler yaptı. Birçok defa Türkiye'ye geldi. Türkiye'den Bakü'ye giden pek çok ilim ve sanat heyetiyle görüşüp, görüş alışverişinde bulundu.

Vahabzade, 1960'larda başlayan özgürlük hareketlerinin öncülerinden biri oldu. Bu konuda kaleme aldığı 1959 tarihli Gülistan isimli şiirinde, ikiye bölünen (İran ve Rusya) Azeri halkının yaşadığı felaketleri anlattı. Adı geçen eserinde dolayı 1962 yılında "milliyetçi" damgası vurulan şair 2 yıllığına üniversitede ki görevinden de uzaklaştırılmıştır. Bu olumsuzluklara ve Sovyet rejiminin baskılarına rağmen özgürlük mücadelesinden hiç yılmamıştır. Azeri halkının sıkıntılarını konu ettiği pek çok eserini yurt dışına kaçırarak yayınlanmasını sağlamıştır.

Ülkemizde 1972 yılından itibaren tanınmaya başlayan Bahtiyar Vahabzadenin şiirleri ve edebi kişiliğiyle ilgili bilgiler, çeşitli bilim adamları ve dergiler tarafından neşredildi.

Klasik ve yeni Azeri şiirinde mevcut bütün özellikleri şiirinde toplamış olan Bahtiyar Vahabzade şiirlerinde; vatan, millet, aile , tabiat, dil, azadlık (hürriyet) hasreti gibi temaları, en güçlü ve derinleme ifadelerle anlatmıştır. Zaman zaman aruz veznini kullanan ve serbest mısra denemeleri yapan şair, en fazla hece veznini kullanmıştır. Fuzuli başta olmak üzere Azeri divan ve halk şiirinin ustalarına büyük saygı ve hayranlık besleyen Vahabzade, klasik şekiller içinde de yeni meseleleri ve uyarıcı konuları rahatça dile getirmiştir.

Bahtiyar Vahabzadeye göre; şair ve şiir vatan sevgisinin, millet aşkının kor halinde temsilcisi olmalıdır. Milli kültürü, sanat, vatan sevgisini, aile sıcaklığını, ana, kardeş, evlat muhabbetini en güzel ve en güçlü olarak anlatmalıdır. Şair hak ve hakikat yolunda her türlü mücadeleyi yapmalıdır. Bir milletin maneviyat ve mukaddeslerine alt yapı olan değerleri, şair canı pahasına korumalı ve sevdirmelidir.

Bahtiyar Vahabzade kendini kaybetmiş, Ruslara kapılmış, yabancı değer ve törelere hayran ve rastgele modalara düşkün bazı zümreleri şiirlerinde kınamış ve hicv etmiştir. Taklitçiliği kötü bir şahsiyetsizlik ve insaniyetsizlik saymıştır. Kendisine sorulan bir soruya; "Benim Türk gençlerine, aynı zamanda Azerbaycan gençliğine sözüm şudur: "Kökten, soydan ayrılmayın"... Türk gençleri batıya çok meylediyorlar. Oysa ki Türk gençlerinin batıdan bazı teknik verimlerin dışında alacakları şey yoktur..." diye cevap vermiştir.

Azerbaycan şiirinin en büyük temsilcilerinden olan Bahtiyar Vahabzade şiirlerinde söylemek istediğini doğrudan söyler. Dolaylı ve mecazlı anlatımlara önem vermez. Şiirle ilgili birçok makale ve çalışmasında bu ve diğer önemli konulara yer vermiştir.

Bahtiyar Vahabzadeye göre anlaşılabilmek herşeyden önce gelir. Günümüz şairlerinin anlaşılmamayı meziyet saymaları onun en çok tenkid ettiği konular arasındadır. Çalışmalarında halk atarafından anlaşılmayı, onlara ulaşmayı düstur olarak kabul eder.

Eserlerinde Azeri Türkçesi'ni en temiz şekilde kullanmaya özen gösteren ve halkının duygularına tercüman olan Vahabzade Azerbaycan'da Halk Şairi adıyla anılır. 1995 yılında Azeri özgürlük mücadelesindeki hizmetlerinden dolayı İstiklal nişanı ile ödüllendirilmiştir. Vahabzade 1980-2000 yılları arasında da 5 defa milletvekili seçildi.

Vahabzade'nin Türkiye'de basılmış Ömürden Sayfalar (2000), Vatan, Millet, Ana Dili (2000), Soru İşareti (2002 ) gibi eserleri bulunuyordu. Eserleri 8'den fazla dile çevrilen ünlü şairin yayınlanmış 40'ı aşkın şiir kitabı, 11 ilmi eseri, 2 monografisi, çeşitli piyesler ve yüzlerce makalesi bulunuyor. Vahabzade, eserlerinde genellikle özgürlük, yurt sevgisi, din gibi temaları işlemişti.

Bahtiyar Vahabzadenin eserlerinden bazıları şunlardır:

Şiirler ve manzum hikayeler: Menim Dostlarım, Bahar, Dostlug Nağmesi, Ebedi Heykel, Çınar, Sade Adamlar, Ceyran, Aylı Geceler, Şairin kitaphanası, Etiraf, Şeb-i Hicran, İnsan ve Zaman, Bir Ürekde Dört Fesil, Seçilmiş Eserler, Kökler-Buğdaylar, Deniz-Sahil, Bir Baharın Garangusu, Dan Yeri, Payız Düşünceler, Şehitler, Özümle Sohpet, Mugam.

Tiyatro eserleri: Vicdan, İkinci Ses, Yağıştan Sonra, Feryat, Darağacı, Artık Adam.

Hatıra-Seyahatname eserleri: Sanatkar ve Zaman, Sadelikte Büyüklük, Derin Katlara Işık.

Türkiye'de Basılan Eserleri

Ömürden Sayfalar (Ötügen, 2000)
Vatan, millet, ana dili (Atatürk Kültür Başkanlığı yayınları, 2000)
Soru işareti (Kaynak yayınları, 2002 )

Diğer Dillere Çeviriler

Türkçe (Türkiye) 15 kitap
Rusca 14 kitap
İran'da Azerice 5 kitap
Ermenice 3 kitap
Özbekce 2 kitap
Almanca 2 kitap
İngilizce 2 kitap
Türkmence 1 kitap

Oğuz Kağan'ın Duası

ULU TANRI !, GÜZEL TANRI !, GÖK TANRI !

Sen TÜRK’Ü TÜRK yurtlarını koru !

Düşman şerrinden sakla ! TÜRK’Ü yiğitlikte daim et ! TÜRK’Ü erlik davasıyla yaşat ! TÜRK’Ü gerçekçi yap ! TÜRK'ün gönlüne her şeyden önce, hatta kursağına ekmek koymadan evvel TÜRK'lük sevgisini koy ! TÜRK’Ü ideal ile yaşat ve ideali hakikat yapmaya çalışsınlar ! Törelerini canları gibi saklat ! TÜRK’E zevk ve rahat verme ! Bilakis zahmete alıştır ! Zahmetle yürekleri, bedenleri demir olsun ! Bu sayede onlara yüksek çalışma kudreti verirsin ! TÜRK’Ü faal, cevval edersin. TÜRK’E değişmez bir seciye ver ! Zamanla seciyesi değişmesin, sade tekemmülle tadilat görsün !

ULU TANRI !

Milli kuvvet, namus, ahlak, azim , sebat, ideal, TÜRKÇÜLÜK ruhu, yurtseverlik, ilim, sanat teşkilatı, intizam, beden kuvveti ve zenginlik ile hasıl olduğundan; TÜRK’E bunları ver ! TÜRK'ten hırsız, namussuz türerse hemen kahret ! TÜRK’E benlik, hem de yüksek bir benlik ver ! TÜRK nefsine itimat sahibi olsun ! TÜRK’Ü muhakemeli, ciddi adam olarak yarat ! Hissiyatına kapılıp, öfke ile ayaklanmasın ! Birden barut gibi parlamasın ! Daima soğuk kanlı olsun ! TÜRK’Ü her milletten cesur yarat ! Öç almayı TÜRK asla unutmasın !

ULU TANRI !

Namussuz bir tek TÜRK yaratacağına, dünyayı yık daha iyi ! Ne kadar korkak TÜRK varsa hepsini helak et ! TÜRK her şeyi mukayese etsin ! Yalnız akıl ve mantık denen şeylere bırakma onu ! Sabırlı, derde dayanıklı olsun ! İradesi çelik gibi olsun ! Dönek TÜRK yaratma ! TÜRK'leri maymun iştahlı yapma ! TÜRK daima ihtiyatla adım atsın ! Kimsenin tatlı diline inanmasın ! Kimseye emniyet olmasın ! Çalışma zekadan üstün bir kıymet olduğundan, TANRI, sen TÜRK’Ü çalışkan et ! TÜRK’ÜN ömrü çalışma ile geçsin ! Ona daima çalışma aşkı ver ! Hele elbirliği ile çalışmayı alet etsin ! Tembel TÜRK’Ü hemen öldür ! TÜRK’E her milletinkinden üstün zeka ver ! Zeka ve çalışma ; ikisi bir arada olunca TÜRK'ün önünde durulmaz ! Milli büyüklüğün tek şartı yüksek ideal, buna alışmak için de yüksek ahlak, fedakarlık ve sebat lazım olduğundan TÜRK'leri ahlaklı, sebatlı ve fedai kıl ! TANRI , TÜRK'leri sen kendi elinle birleştir ve her şeyden evvel ruhları birleşsin ! Onları tek bir kafa gibi birleştirici kültür sahibi et ! TÜRK’Ü töresine sadık kıl, Tanrı ! TÜRK budunu : Biliniz ki atalar töresi asırların tecrübesi ile husule gelmiş büyük bir hikmettir. Tanrı beni töreye dokunmaktan ve dokundurmaktan sakladı ve saklasın!

ULU TANRI !

Türk milletini lafçı değil, elinden iş gelir insanlar et ! Bir şey söylemek vazife yapmak değildir. Onu fiilen yapmak ve yaptırmanın vazife olduğunu beyinlere sok !

GÜZEL TANRI !

Sana hepsinden çok yalvardığım şudur: TÜRK’Ü dalkavukluktan kurtar! Dalkavukluk ve emsali vasıtalara zengin olmaktan koru! TÜRK’E kötü para hırsı verme ! Dalkavukları yok et

AMAN TANRI !

TÜRK aile, töre ve disiplinini her şeyden evvel koru ! TÜRK toprağında hürler yaşasın. Adaletten başka bir şey hüküm sürmesin ! Sen TÜRK’E tabii şeylere tabiata karşı sevgi ver ! TÜRK yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın !

ACUNU (DÜNYAYI) YARATAN YÜCE TANRI !

TÜRK’E insaniyetten evvel TÜRK milletini düşündür. İnsanların insaniyet dedikleri şey, göz boyamak için icat edilmiş bir boyadır. İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler vardır ki maskelerinin altında canavarlar yaşar.İnsaniyeti gören olmadı. TANRI , TÜRK’E sağlam, sürekli irade ver ! Güçlüklerde, sabrını, tahammülünü aynı zamanda gayretini arttır ! Ona esas seciye olarak vazife muhabbeti ve mesuliyet duygusu ver ! Mesuliyeti TÜRK yurdundan eksik etme ! En büyük kuvvetin TÜRKLÜK asi olduğunu TÜRK’E öğret !

AMAN TANRI !

TÜRKÇE konuşulan, TÜRK’E yurtluk etmiş olan yerleri kıyamete kadar TÜRK’ÜN hükmü altında bırak!

Türkçemize Sahip Çıkalım

Karamanoğlu Mehmet Bey´i arıyorum, göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı: "Bugünden sonra, dîvanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka bir dil konuşulmaya!" diye, hatırlayanınız var mı?

Dolanın yurdun dört bir yanını, çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim, dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere, gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Tanıtımın demo, sunucunun spiker, gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun diskjokey, hanım ağanın, first lady olduğuna şaşıranınız var mı?

Dükkânın store, bakkalın market, torbanın poşet, mağazanın süper, hiper, gross market; ucuzluğun, damping olduğuna kananınız var mı?

İlân tahtasının billboard, sayı tablosunun skorboard, bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon; merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı, beldelerin girişinde welcome, çıkışında good-bye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın, body guard; sanat ve meslek pirlerinin duayen; itibarın, saygınlığın, prestij olduğunu bileniniz var mı?

Sekinin, alanın platform; merkezin center; büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final, özlemin hasretin, nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria, sergi yerlerimizi center room, showroom, büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın adı fast food, yemek çeşitlerimizin menü; hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dupleks, üç katlı komşu evini tripleks, köşklerimizi villa, eşiğimizi antre, bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik, vurguncunun spekülatör, eşkıyanın mafya, desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa, sponsorluk diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezisini picnic, bilgisayarı computer, hava yastığını air bag, oluru, pekâlâyı, okey diye konuşanınız var mı?

Çarpıcı önemli haberler flash haber,

Yaşa, varol sevinçleri, oley oley,

Yıldızları, star diye seyredeniniz var mı?

Vırvırık dağının tepesindeki köyde, cafe show levhasının altında, acının da acısı kahve içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken, dilimizin çalındığını, talan edildiğini, özün el diline özendiğine içi yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk, şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik,

Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey´i arıyorum,

Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı...

Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?

Milli Eğitim Bakanlığının (MEB), 8 bin kadroya yapacağı öğretmen ataması için başvuru süresi bugün başladı. Atama yapılacak alanlar ve kontenjanları şöyle:



MEB, resmi eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfında 46 alandan, 2007 ve 2008 KPSS10 puan üstünlüğü esasına göre ilk atama, hizmet üstünlüğü esasına göre de açıktan ve kurumlar arası atama biçimiyle ve milli sporculardan sınavsız olarak Beden Eğitimi alanına toplam 8 bin 285 öğretmen ataması gerçekleştirecek.
Bugün başlayan atama başvuruları 20 Şubat 2009 tarihinde sona erecek. Adaylar, başvuruya ilişkin bilgiye bakanlığın ''http://personel.meb.gov.tr'' adresinde yayınlanacak olan ''2009-1 Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu''ndan ulaşabilecek.
Başvurular il ya da ilçe milli eğitim müdürlüklerinde oluşturulan büroların herhangi birinde onaylatıldıktan sonra resmi hale gelecek. Başvurulardan hiçbir gerekçeyle ücret alınmayacak.
Atamalar, 25 Şubat 2009 tarihinde bilgisayar ortamında gerçekleştirilecek ve aynı gün bakanlığın internet sayfasından duyurulacak.

''Almanca: 25,
Beden Eğitimi: 215,
Bilişim Teknolojileri: 450,
Biyoloji: 120,
Coğrafya: 110,
Çince: 1,
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi: 50,
Deniz Araçları Yapımı-1: 7,
Denizcilik-1: 10,
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi: 180,
El Sanatları Teknolojisi-1: 35,
Elektrik-Elektronik Teknolojisi-1: 35,
Elektrik-Elektronik Teknolojisi-2: 22,
Felsefe: 135,
Fen ve Teknoloji/Fen Bilgisi: 315,
Giyim Üretim Teknolojisi: 13,
Görme Engelliler Sınıfı Öğretmenliği: 10,
İHL Meslek Dersleri: 25,
İHL Meslek Dersleri Arapça: 20,
İlköğretim Matematik Öğretmenliği: 520,
İngilizce: 1000,
İşitme Engelliler Sınıfı Öğretmenliği: 10,
Kimya: 10,
Laboratuvar: 3,
Matbaa: 3,
Matematik: 355,
Muhasebe ve Finansman: 28,
Müzik: 180,
Okul Öncesi Öğretmenliği: 346,
Psikoloji: 2,
Radyo-Televizyon: 4,
Rehber Öğretmen: 185,
Resim İş/Resim/Görsel Sanatlar: 200,
Rusça: 3,
Sağlık Bilgisi: 5,
Sanat Tarihi: 1,
Sınıf Öğretmenliği: 2060,
Sosyal Bilgiler: 155,
Tarih: 210,
Teknoloji ve Tasarım: 180,
Tekstil Teknolojisi-1: 10,
Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme: 10,
Türk Dili ve Edebiyatı/ Dil ve Anlatım/ Türk Edebiyatı: 435,
Türkçe: 525,
Yiyecek İçecek Hizmetleri: 35,
Zihinsel Engelliler Sınıfı Öğretmenliği: 32.''

2009 yılı Öğrenci Seçme Sınavı'na girecek yüzbinlerce öğrencinin merakla beklediği değişikliği YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan SABAH'a açıkladı. Üniversite yerleştirme puanında yüzde 21 katkısı olan Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) aşağı çekilerek katsayının etkisi azaltılacak. YÖK Genel Kurulu 2009 ve 2010 yılında yapılacak ÖSS değişikliği için perşembe günü karar verecek. Son toplantıda 2010 yılında yapılacak yeni sınav sistemiyle ilgili öneriyi tartışmaya açan YÖK, yarın yapılacak toplantıda da 2009 yılında yapılacak değişikliği belirleyecek. Toplantı öncesi SABAH'a konuşan Özcan 2009 yılı ÖSS'de yapmak istedikleri değişikliği şöyle anlattı:

YÜZDE 5'E İNEBİLİR

"Yüzde 21 katkısı olan ortaöğretim başarı puanını değiştireceğiz. Bunu aşağı çekmek istiyoruz. Çünkü bu puan hesaplanırken çocuğun sınıftaki başarısı, diğer öğrencilerin başarısı, okulun başarısı gibi çocuğun başarısının dışındaki bir çok etken hesaplanıy o r . Onları çıkarmak istiyoruz. Bunu yaparsak çocuğun kendi başarısı ortaya çıkacak. Eğer başarılıysa, alıp puanı istediği yere gidecek." AOBP'nin ne kadar aşağı çekileceğine YÖK üyeleri karar verecek. Özcan, "Üniversiteye yerleştirmede ortaöğretimin yüzde 21 olan katkısını Kurul'daki duruma göre aşağı çekeceğiz. 10-15 hatta 5 olabilir. Ben 2'ye inmesini isterim, hatta sıfıra, ancak kanun olduğu için kaldıramayız" dedi. AOBP'nin aşağı çekilmesi alanları dışında programları tercih eden öğrenciler için uygulanan düşük katsayı sistemini değiştirmeyecek. AOBP'nin ÖSS'ye yüzde 21 katkısı yüzde 10'a çekildiği takdirde (0.3), (0.8) çarpanları yine kullanılacak, ancak AOBP katkı oranı aşağı çekildiği için etkisi azalacak. Puanlar birbirine yaklaşacak.

MESLEK LİSELİ YAŞADI

Uğur Dershaneleri ÖSS Kooridanatörü Turgay Polat, AOBP'nın aşağı çekilmesinin başarılı öğrencilerin katsayı problemine takılmadan istediği bölüme girmesinin önünü açacağını söyledi. Polat şu örneği verdi: "Bir genel lise, bir meslek lisesinden iki öğrenci düşünelim. İkisinin de ÖSS puanı 300, AOBP'si 100 tam puan olsun. Bu iki öğrenci de bilgisayar mühendisliği tercih ettiğinde normal lise öğrencisinin yerleştirme puanı (0.8 katsayı ile çarpıldığı için) 380, meslek liseli öğrencinin yerleştirme puanı ise (0.3 katsayı ile çarpıldığı için) 330 oluyor. Arada 50 puanlık bir fark oluşuyor. Ortaöğretim başarı puanının katkısı yüzde 21'den yüzde 10'a düşürülürse normal liseli öğrenci 330, meslek liseli öğrenci ise 315 puan alır ve arasındaki puan farkı 15'e düşer."

ÜDS; Almanca, Fransızca ve İngilizce dillerinde, fen bilimleri, sağlık bilimleri ve sosyal bilimler olmak üzere 3 ayrı alanda, Mart ve Ekim aylarında ÖSYM tarafından yılda iki kez Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Konya, Malatya, Samsun, Sivas, Trabzon ve Van ile Lefkoşa ve Bişkek'te, merkezi olarak gerçekleştiriliyor.

Adaylar, 22 Mart 2009'da yapılacak sınav için başvurularını 11 Şubat 2009 tarihine kadar yapabilecek. Başvuru evrakını ÖSYM Sınav Merkezi yöneticilikleri ve üniversite rektörlüklerinden alacak adaylar, başvuru merkezlerini ''www.osym.gov.tr'' internet adresinden öğrenebilecek.

ÜDS'den 65 veya daha fazla puan alan doçent adayları başarılı olacak. Yabancı dil koşulunu karşılamak için doktora adayları ve sanatta yeterlik çalışmasına başvuracak adayların da ÜDS'ye girmeleri ve 100 üzerinden 55 veya daha fazla puan almaları gerekiyor.

Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı'na (YDUS) da KPDS ve ÜDS'den 100 üzerinden en az 50 ve üzeri puan alan adaylar katılabiliyor.

ÜDS sonuçları yüksek lisans programlarına giriş için de kullanılabileceğinden, lisans programı mezunu ile lisans programlarının son sınıfında veya son sınıftan bir önceki sınıfta okuyan öğrenciler de bu sınava girebilecek. Ancak bu öğrencilerin, ilgili üniversiteden, yüksek lisans programları için ÜDS sonuçlarını kullanıp kullanılamayacağını öğrenmesi gerekiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, bazı üniversitelere şok bir genelge yollayarak, “Tanıtım gezilerinde içki içmeye teşvik edici eğlenceler düzenliyorsunuz. Gerekli tedbiri alın” uyarısında bulundu.

Bakanlık tarafından gönderilen genelgede, tanıtım gezilerinde içki içen öğrenciler hakkında Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Ödül ve Disiplin Yönetmeliği kapsamında ceza verileceğinin öğrencilere duyurulması istendi.

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Muammer Yasar Özgül’ün imzası ile üniversitelere gönderilen 2008/87 sayılı “Üniversiteleri Tanıtım Gezileri” konulu genelgede, üniversiteler uyarıldı. Söz konusu genelgede, Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü; ve Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’ndan yapılan ihbar mektubu üzerine söz konusu uyarının yapıldığı belirtilerek, okuldaki eğitiminde temel amacın öğrencilerin zihinsel, bedensel ve ruhsal açıdan gelişmesini sağlamak olduğuna vurgu yapıldı.

-“KURUMLARDAN ÖNLEM ALINMASINA YÖNELİK TALEPLER GELDİ”-

Genelgede, öğrencilerin ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilip üst programa geçişlerinin sağlanması, kendileri için en uygun yüksek öğretim programın seçebilmeleri böylece istedikleri yönde eğitim almaları için üniversitelerin öğrencilere gerekli tanıtımları yapmasının son derece önemli olduğu vurgulandı. Genelgede, şöyle denildi:

“Son günlerde Bakanlığımıza intikal eden bilgilerden, bazı üniversitelerimizin kendi üniversitelerini tanıtmak amacıyla düzenlemiş oldukları tanıtım programlarında, ortaöğretim öğrencileri açısından uygun düşmeyen, öğrencilerimizde psikolojik ve pedagojik anlamda olumsuz etkiler yaratabilecek, gezinin esas amacı dışına yönelik olarak öğrencileri içki içmeye teşvik edici içkili eğlenceler düzenlenmesi gibi uygulamalarda bulunulduğu, bu durumun çok sayıda öğrenci ve velileri rahatsız ettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Bakanlığımıza resmi, özel, kişi ve kurumlardan ulaştırılan yazılarda da bu tür olumsuzlukların önlenmesine yönelik talepler yer almaktadır.”

-İÇKİ İÇEN ÖĞRENCİYE CEZA-

Söz konusu durum üzerine üniversiteleri tanıtım amacıyla, düzenlenen programlarda gezilerin, eğitimin bir parçası ve devamı niteliğinde olduğu için gezi programlarında öğrenciye uygun olmayan davranışlardan kaçınılması gerektiğinin vurgulanması istendi. Tanıtım programına katılacak öğrencilerin mutlaka yönetici veya rehber öğretmenler nezaretinde katılmalarının sağlanması gerektiğine dikkat çekilen genelgede, tanıtım programı öncesi, program süresi ve program sonrasında öğrencilerin davranışlarını olumsuz yönde etkileyecek ortam ve davranışlardan uzak tutulması istendi.

Ayrıca genelgede, tanıtım programının amacı dışına çıkmamasına özellikle özen gösterilmesi gerektiğinin altın çizilirken “aksi davranışlarda” bulunanlar hakkında hakkında Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Ödül ve Disiplin Yönetmeliği hükümlerinin uygulanacağının öğrencilere duyurulması istendi. MEB Müsteşarı Özgül, “Gerekli titizliğin gösterilmesi ve okul idarelerinin gerekli tedbirleri alması hususunda gereğini rica ederim” dedi.


Blogger Template by Blogcrowds


2008 | Blogger Temaları by GeckoandFly Blogger Uyarlama: Blogcrowds.

Distributed by Blogger Temaları