Hepimizin malumu… Hrant Dink adlı bir suçlu, ömrünün ilk çeyreğini doldurmamış gençler tarafından öldürüldü. Bir suçlu da olsa can güvenliği Türk devletine teslim edilmiş bir kişinin öldürülmesi elbette kabulü mümkün olmayan bir olaydı ve hepimizce kınandı. Ancak bu suçlunun öldürülmesi akabinde gelişen olaylar bize nasıl bir coğrafyada yaşadığımızı tekrar hatırlattı.

Dedelerinin Türklere yönelik mide kaldırmayacak işkence ve zulümlerine karşılık ülkemizde bizler kadar hatta bizden daha fazla “yaşayabilen” Hrant Dink bununla yetinmiyor, Türk kanını zehirli ilan ediyordu. Türk mahkemelerince suçluluğu teyid edildi. Türklüğe hakaret etmek de hiçbir mahsur görmeyen bu Ermeni de yüzsüzlüğün dozunu artıtrararak güya Türkiye’yi başta AB dünya kamuoyu önünde zor durumda bırakmak için çirkin ama bir o kadar da zavallı bir oyuna başvurdu: “Şayet suçlu ilan edilirsem Türkiye de durmam, ülkeyi terkederim”.

Çok da umrumuzdaydı, nereye giderse gitsin.

Ancak derdi başkaydı. Böylece tehcir hadisesini hatırlatabileceğini, bir Ermeni’nin Türkiye’de yaşatılmadığını dünyaya hatırlatacak; Türkiye’yi zor durumda bırakacaktı. Korkmamızı bekliyordu. “Aman bu adamı işlediği büyük suça rağmen beraat ettirelim yoksa Türkiye’yi terkeder ve şu zor günlerde biz yeniden tehcir ve soykırımı iddialarına karşı tezsiz kalırız” dedirtmeye çalışıyordu. Türk mahkemeleri, kendilerini zeki zanneden bu adamların oyunlarına gelmedi. Böyle ucuz tehditlerle Türk adaletini saptırabileceklerini sanmaları ise ülkemiz için büyük bir ayıptır ki o ayrı bir mesele.

Elbette blöf ortraya çıktı ve Hrant Dink gibi hiç bir özelliği olmayan bir adamın sadece Ermeni diye baş üstünde tutulduğu, sadece Türklüğe hakaret ettiği için itibar göreceği tek yer Türkiye olduğu için Hrant da hiçbir yere gidemedi.

Bu olaylar zaten herkesin malumu. Yeniden gündeme getirmemiz bir internet sitesinde işin tekniğine vakıf birinin, Ozan Arif ve İsmail Türüt’ün bir ortak çalışmasına çektiği sanal klip üzerine yaşanan gelişmeler…

Zorlama bir yorumla şarkı sözlerinden o gün ve yasin suresinin kastedilidği bölümden olaya karışanların ismi çıkarılabilir.

Yılmaz Özdil daha yeni yazdı, buyrun bir Sezen Aksu şarkısı…

"Ne HAYALlerle ne ümitlerle

Mutlu olmaktı dileğimiz

SUÇLU ne sensin

ne de benim...

Şimdi sensizim sen de bensiz

Her şey bir anda

anlamsız gelecek

İşte biz O GÜN tükeneceğiz..."

Hadi buyrun, hem hayal hem o gün hem suç hem de Sezen Aksu. Bir azmettirici davası ne güzel gider Sezen Aksu’ya değil mi? Hayalli o gün lü cinayet li bulutsuzluk özlemi şarkılarını gündeme getirmiyorum bile.

Bu dava neden Sezen Aksu’ya değil de Ozan Arif ve İsmail Türüt’e açılıyor? Ne farkları var yazdıklarının? Aralarındaki fark Türüt ve ozanın milli konulardaki hassasiyeti değil mi? O halde onları mahkemelere sevkedip Sezen Aksu’ya susanlar aslında bu cinayetin milli bir hassasiyetle işlendiğini kabul etmiş hatta cinayeti bir parça onaylamış olmuyorlar mı? Yoksa yargılanan ikisinin şahsında Türk milliyetçiliği mi?

Gazetelerden okuyoruz, şarkının söz yazarı ve seslendiricisi suçu övmekten yargılanıyorlarmış. Aşırı zorlama yorumlara kaçarak o sözlerden övücü bir anlam çıkarıldığını farzedelim. Ama buraya bir düşünce parantezi açıp okjuyucularımızı ikaz etmeyi de ihmal etmeyelim. Aman bundan sonra ne hayal kurun ne de geçmiş günleri “o gün” diyerek anın. Maazallah suçu ve suçluyu övmek ithamıyla soluğu mahkemkede alırsınız.

Konumuza dönelim. Farzı muhal o sonucu çıkardık. Pekala Türk mahkemelerine göre Hrant Dink suçlu değil miydi? Onu övenler suçu ve suçluyu övmüş olmuyor mu? Bir insanın buna hayır olmuyor demesi için ya aşırı gerizekalı bir moron yahut Türklüğe düşman herşeyin yanında saf tutan bir satılık haysiyetsiz olması gerekiyor. Bir suçluyu yani Hrant Dink’i alenen öve öve bitiremeyenlerin suçu ve suçluyu övmekle yargılanmadığı bir ülkede zoraki yorumlarla aksi beyanlara rağmen iki kişiyi bu ithamla mahkeme önüne çıkarırsanız bize düşen yere batsın adaletiniz demek olacaktır.

Bu ülkenin üretime ihtiyacı var, amenna; bu ülkenin eğitime ihtiyacı var, amenna; bu ülkenin asayiş sorununu çözecek kararlı yöneticilere ihtiyacı var, amenna ve sadakna ama bu ülkede ihtiyacı en çok hissedilen şey derhal cesur ve adil savcılardır. Hrant Dink adlı suçluyu öve öve bitiremeyenlerin suça ve suçluya övgü sebebiyle yargılandığı günler Türk adaletinin taçlandığı, Türkiye’nin şahlanışa geçtiği günlerin başlangıcı olacaktır.

Son söz olarak bizim malum şarkıyla ilgili düşüncelerimizi soranları merak da bırakmayalım. Beğendik. Karadeniz bölgemizi karıştırmayı başaramayacaklar. Türkiye’nin en çok şehit veren, inançlı insanlarının yaşadığı karadenizde Fatihalarda bitmez, Yasinlerde… O gün de bitmedi, bugün de bitmez, yarın da bitmeyecek. Kimse hayal kurmasın.

Sözümüz meclisten dışarı, oldu mu efendim, rahatladınız mı?

“Yüce Tengri dost oluban medet irsün, hanım hey”

A. Afşin EFKARLIOĞLU

1 Comment:

  1. Adsız said...
    Allah'ın selamı ülkü erlerinin üzerine olsun..

    Ne yapacaklarını, nasıl huzur bozacaklarını şaşırdıklarından olsa gerek Arif hocama ve arkadaşlarına diş bilemeleri.. Vatan seveni, Allah diyeni düşman belliyorlar.. El yapar tamam da yaa Türk geçinenlere ne oluyor..
    Yılmaz Bey yine yazmış yazacağını.. Sezen AKSU'da Ozan Arif le aynı şekilde o sözleri yazarak.. Çifte yol izlemeyle geldik bu günlere hey gidi..

    Selam, saygı ve dua ile Allah'a emanet olun..

Post a Comment




Blogger Template by Blogcrowds


2008 | Blogger Temaları by GeckoandFly Blogger Uyarlama: Blogcrowds.

Distributed by Blogger Temaları